Köksal; “Kalp yetmezliği, kalbiniz hâlâ çalışıyor olsa da vücuda gerekli miktarda kanı pompalayamayacak kadar zayıfladığı bir durumdur. Genellikle koroner arter hastalığı, diyabet, obezite ve hipertansiyon gibi altta yatan rahatsızlıklar nedeniyle kalbin kas yapısı zayıflar. Kalp görevini tam olarak yerine getiremeyince, kan vücutta birikmeye başlar. Bu da özellikle akciğerler, bacaklar ve ayaklarda sıvı toplanmasına neden olur.” dedi.
Köksal; eğer bu durum tedavi edilmezse, pulmoner hipertansiyon, düzensiz kalp ritmi, kalp kapakçığı hastalıkları hatta ani kalp durması gibi ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşılabildiğini belirterek kalp yetmezliğinin nedenlerini sıraladı.
KALP YETMEZLİĞİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
Uzm. Dr. Mutlu Köksal, kalp yetmezliğine neden olan başlıca faktörleri şöyle sıraladı:
- Yüksek tansiyon
- Damar tıkanması
- Kalp krizi geçirmek veya stent takılmış olmak
- Koroner kalp hastalığı
- Atriyal fibrilasyon
- Doğumda meydana gelen kalp kusurları
- Miyokardit (Kalp kasının iltihabı)
- Sağlıksız beslenme
- Diyabet
- Sigara ve alkol tüketimi
- Hareketsizlik
- Grip ve nezle gibi enfeksiyonlar
- Genetik faktörler
HASTALIĞIN İLK BELİRTİLERİ NELER?
“Erken dönem kalp yetmezliği genellikle hafif belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtiler, çoğunlukla sadece fiziksel aktiviteler sırasında ortaya çıkar. Hastalar hafif nefes darlığı, çabuk yorulma, egzersiz kapasitesinde azalma ve hafif ödem gibi şikâyetlerle bize başvurur.”
İLERİ EVREDE DURUM DAHA CİDDİ HALE GELİYOR
“Hastalık ilerledikçe belirtiler daha da ağırlaşır. Dinlenme sırasında bile nefes darlığı olabilir. Özellikle gece yatarken artan solunum sıkıntısı, ciddi yorgunluk ve ayak ile bacaklarda belirgin şişlik ileri evrenin tipik işaretleridir.
Ayrıca bu dönemde hastalarımızda ani kilo artışı, göğüs ağrısı ve kalpte ritim bozuklukları daha sık görülmeye başlar. Bu belirtiler, hastalığın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürdüğünü ve acil müdahale gerektiğini gösterir.”
TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER
“Kalp yetmezliğini yalnızca bir hastalık olarak değil, yaşamı etkileyen bir tablo olarak ele almak gerekir. Bu nedenle tedavide multidisipliner bir yaklaşım şarttır. Amacımız, hem belirtileri hafifletmek hem de hastalığın ilerlemesini yavaşlatarak yaşam süresini ve kalitesini artırmaktır.
Modern teknolojiler ve yeni tedavi yöntemleri sayesinde artık bu hastalığı daha etkili şekilde yönetebiliyoruz. Gelişen imkânlarla hastalarımıza daha uzun ve kaliteli bir yaşam sunmak mümkün hale geldi.”