Milletvekili Şahin Çorum’da yaptığı konuşmada Ankara-Samsun arasındaki hızlı tren sorununa değindi.

"Bir diğer husus şuan Sivas’a kadar hızlı tren seferleri gerçekleşiyor. İnsan nüfusuna ve Ankara’ya bağlantısına baktığımızda mutlak suretle Ankara-Samsun arasındaki hızlı tren mutlaka gerçekleştirilmeli, sadece hızlı tren yolcu taşımacılığı ile değil Samsun limanının dünyaya açılması Ankara’nın Karadeniz’e bağlantısı açısından Ereğli dışında kullanabilmesi için bu demiryolu hattının Samsun’a Çorum üzerinden mutlaka gerektiğini ifade ediyorum. Bu konuda arkadaşlarımızın taleplerini ulaştırma bakanlığı nezdinde de gündeme getireceğiz. Ama yerelde dediğim gibi hem konut ihtiyacı konusunda hem de hastane noktasındaki bu talepler geçtiğimiz günlerde tarafımızca gündeme getirildi Ankara’da dillendirildi. Buna sahip çıkan muhalefet milletvekillerine de özellikle teşekkür ediyorum. Sayın Tahtasız’da bizim açıklamalarımızın ardından işin peşini bırakmadı.”

ANAYASAL DÜZENE DARBE YAPILIYOR

Yine ifade ediyorum Çorum’a dair ilçelerine dair herhangi bir talebiniz ne olursa olsun meşru zeminde hukuken bir hakkınız varsa, Devlet yetkililerine ulaştırmak istediğiniz bir notunuz varsa, biz her daim Çorum halkıyla Ankara arasında köprü olmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ülkenin de çok önemli sorunlarının da olduğunu da paylaşmak istiyorum. En önemli sorun nedir diyecek olursanız özellikle bir hukukçu olarak hepimizi derinden yaralayan bir uygulama ile karşı karşıyayız. Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları başta olmak üzere tüzel kişilik ile gerçek kişilikli herkesi bağlayacağı Anayasa’nın 153. Maddesinin son fıkrasında açık olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlar şuan itibariyle yargı eliyle uygulanmıyor. Yargı eliyle bu şekliyle Anayasal düzene darbe yapılıyor ve bu da iktidar tarafından geçiştiriliyor. İktidar yerel seçim öncesinde Türkiye’nin bu çok önemli sorununu örtbas etmek adına farklı gündemleri milletimizin gündemine sunuyor ve sunmuş olduğu bu gündemlerle de Türkiye’yi meşgul ediyor. bugün hangi ekranı açarsanız açın Türkiye’nin bu can alıcı konusu artık geri planda kaldı. Bir darbe sadece silahla olmuyor. Anayasal düzene yapılan darbe girişimleri yıllarca bu iktidar 28 Şubat uygulamalarından kaynaklı olarak milletin meşru helal oylarıyla seçilmiş iktidara o günki şartlarda ve vesayet kurumlarının yapmış olduğu müdahaleleri dağda bayırda ovada herkese anlatarak herkese anlatarak 22 yıldır iktidarda. Oysa mevcut Anayasa’ya göre iktidara gelenlerin üstüne yemin ettikleri Anayasayı uygulamama diye bir durum söz konusu olamaz.  Üzülerek ifade ediyorum ki şuan da hem İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hem de yargıtay 3. Ceza dairesi Anayasa mahkemesinin bu kararını uygulamayarak Anayasal düzene bir nevi darbe girişiminde bulunmuştur. Bu konuyu her zaman gündeme getireceğiz ve asla unutturmayacağız. Bunu özellikle ifade edeyim. Çünkü bizim hepimizin tabi olduğu birtek yapı var. O da mevcut Anayasamız. 122 sefer değişikliğe uygulamış 82 Anayasası 122 sefer ve bunun birçoğu sayın Erdoğan’ın iktidarı döneminde gerçekleşmiş. Yani artık buna darbe Anayasası demekten öte sayın Erdoğan’ın Anayasası demek çok çok daha uygun olur. Hele hele 2010-2017 yılında yapılan değişikliklerle devletin temeli noktasında yürütme yasama ve yargı erklerinde çok önemli değişiklikler yapılmıştır bu Anayasa’da şimdi bunun üzerine yemin ediyorsak bu kadar değişikliğe rağmen var olan Anayasaya uygun hareket etmemek gibi bir durum söz konusu olamaz"

WhatsApp Image 2024-01-20 at 12.17.18

SEÇME SEÇİLME HAKKI ENGELENEMEZ

Gelelim bir diğer konu kanun hükmünde kararnamelerle işten el çektirilenlerin Yüksek Seçim Kurulu kararıyla seçilme hakkının engellenmesi Anayasa’nın 76. Maddesi seçme ve seçilme hakkını düzenlemiş arkadaşlar ve milletvekili kanunu ve mahalli idareler yasası da hangi hallerde seçime girilemeyeceğini seçime girilemeyeceğini yazmış. Bunlar arasında kamu hizmetlerinden yasaklılık kararı sadece ve sadece mahkeme kararı ile olabilir. Bir yargı kararıyla olabilir. Ortada hiçbir yargı kararı yokken 15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden yaklaşık 7,5 yıl, 8 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bu insanların haklarını aramak için siz Ohal düzenlemesi, daha sonra ki düzen içeresinde idari mahkemelerinde bu insanların durumunun bir netlik kazandırmadığınız halde haklarında bir yargı kararı bulunmamasına rağmen seçilme imkanlarının ortadan kaldırılmış olması açıkça Anayasaya aykırılık teşkil ediyor ve Yüksek Seçim Kuruluna yönelik mecliste yapmış olduğum konuşmadaki gurup toplantısında da ifade ettiğim Yüksek Seçim Kurulunun kararları kesin olmakla birlikte herkes elbette uymakla yükümlü lakin Yüksek Seçim kurulunun bu açıkça Anayasaya aykırı kararın bir sefer daha gözden geçirerek bu hak ihlalini ortadan kaldırması gerekiyor. Aksi takdirde bu vatandaşlarımızın gideceği tek bir yer var. O da Avrupa insan hakları mahkemesi. Avrupa’ya karşı kendimizi gülünç duruma düşürmek dünyaya karşı hukuk devletinin ilkelerini uygulamayan bir görüntü vermiş olmak işte hepimize ağır maliyetler olarak geri dönüyor ve bugün döviz kurlarındaki ve ekonomideki kötü gidişin tek sebebi varsa ülkeye güven duyulmaması arkadaşlar. Ülkenin adaletli yönetilmemesi ülkenin hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yönetilmemesi."

YARGIDA KOKUŞMUŞLUK VAR

Bu durumları göz önüne alarak özellikle yargıdaki kokuşmuşluğu da bir kez daha ifade etmek istiyoruz. İstanbul Anadolu Yakası Başsavcısının hakimler savcılar yüksek kuruluna yapmış olduğu ihbar mektubunda içeriğinde çetelerden vatandaşı dolandıran örgütlere kadar pek çoğunun parayla nüfuz kullanmak suretiyle bir kısım yargı kararlarına müdahale ettiği gerçeği ortaya çıkmıştı. Şimdi niçin gerçeği ortaya çıkmış diyorum? Çünkü bunlar sonucunda hakimler savcılar kurulu yapmış olduğu soruşturmada ismi geçen bir kısım isimlerin ya işte soruşturma açtı ya da görev yerlerini değiştirdi ve ihbarda bulunan Anadolu Başsavcısını da yargıtay üyeliğiyle ödüllendirdi ama toplumun büyük bir kesimi 85 milyon buradaki iddiaların derinlenmesini incelenmesini istiyor. Yargı bu kadar kokmuşsa iş şirazeden bu kadar çıkmışsa ve söylenen sözler üzülerek ifade ediyorum ki mızrağa sığmıyorsa artık burada bu konu da bir an öce bir neşter vurulması gerekiyor. Ve iktidar sahiplerinin bu yönlendirmeleri yaptığını iktidarın içerisindeki siyasetçilerin yargıya müdahale ettiğine ilişkin çok somut burada veriler var. Bunlar ortaya çıkarılmalı ve toplum bilgilendirilmeli. Bizim özellikle ifade edeceğimiz hususlar bunlar.  Sadece orasıyla da kalmadı Ankara adliyesine de sıçradı bu hadiseler. Çeteler ve mafyaların arkasında iktidarın en önemli isimlerinin olduğunu onlarla birlikte paylaşımları kamuoyunun tamamının gözünün önüne serildi. 

WhatsApp Image 2024-01-20 at 12.17.13

YASAKÇI BİR İKTİDAR VAR

Dolayısıyla sayın Erdoğan’a buradan sesleniyoruz. Özellikle Çorum’dan sesleniyoruz. Medeniyetin beşiği bir vilayetten sesleniyoruz. Siz iktidara gelirken 3y ile mücadele edeceğiz diyerek gelmiştiniz. Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk. Şimdi şöyle bir tek tek bakalım. Her alanda yasakları uygular hale geldiniz. Özellikle basına sansür yasası ile birlikte ortaya koyduğunuz uygulamalarla gençler bir Twet atmaktan korkuyor. Öyle bir noktaya geldik ki her vatandaşın birbirine Silivri soğuktur şakası yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Uygulamış olduğunuz yasaklarla iktidar yandaşlarının yaptıklarının yargı kararlarıyla hiçbir şekilde cezalandırılmadığını ama iktidar muhalifi her ismin söylemiş olduğu fikir özgürlüğü sözlerle bile ağır bir şekilde cezalandırıldığı ortamı yaşıyoruz. Dolayısıyla yasaklarda 2002’den daha geriye gittiğimiz hepimizin malumu

14 MİLYON VATANDAŞ AÇLIK SINIRININ ALTINDA 

CHP'li Zeliha Aksaz Şahbaz: "Sağlık Sistemini Hak Temeli Üzerinde Yeniden İnşa Edeceğiz" CHP'li Zeliha Aksaz Şahbaz: "Sağlık Sistemini Hak Temeli Üzerinde Yeniden İnşa Edeceğiz"

Yoksulluk, açlık sınırı 2002’deki verilere ve 2024’te ki verilere bir bakın 16 milyon emeklinin tamamı açlık sınırının altında görünüyor. Birkaç istisna sayın müsteşarım gibi genel müdür kadrosunda, hakim kadrosunda veyahutta albay rütbesinde subay rütbesinde emekli olanların dışındaki kalan emeklilerimizin büyük bir çoğunluğu 16 milyon emeklinin belki 14 milyonu açlık sınırının altında. Eğer yoklukla mücadele edecekseniz o gün bireysel bazda lokal olan olanakların olduğu bugün itibariyle toplumun büyük bir çoğunluğunun açlık sınırının altında olduğunu görüyoruz. Zenginleşen bir zümre yok mu? Alabildiğine zenginleşen bir zümre var ve çok acıdır bunlar yine iktidarın gündem değiştirmesiyle ortaya koyduğu hususların başında geliyor. 

WhatsApp Image 2024-01-20 at 12.17.16

ERDOĞAN’IN DAMADI VERGİ REKORTMENİ OLUYORSA BU SORGULANMALI

Bugün sayın Erdoğan’ın damadı vergi rekortmeni, vergi rekortmeni oluyor. Şimdi bu kardeşimizin elbetteki yapmış olduğu hepimizin övünç kaynağı ama biz o övünç kaynağını keşke sayın Erdoğan’a damat olmadan önce yapmış olduğu işlerle anabilseydik. Bu vergi rekortmenliğini keşke daha önceki tarihler içeresinde beyan etmiş olsaydı da bununla hep birlikte gurur duymuş olsaydık. Bugün geldiğimiz noktada ülkeyi yöneten sayın Erdoğan’ın en yakınlarının vergi rekortmenleri sıralamasında başı çekmiş olması bile tek başına sorgulanması gereken hususların önünde geliyor. Çünkü baktığınız zaman bu ticaret kimlerle yapılıyor nasıl yapılıyor. Detaylı bir şekilde gördüğünüz zaman çoğunda mutlaka ve mutlaka bir kamu otoritesi ile yapılan bir ticaret olduğunu görüyorsunuz. İçeride ve dışarıda hiç fark etmez bu vergi rekortmenliğinin bile övünç olarak gösterilmiş olması bunun farklı televizyonlarda farklı bir şekilde takdim edilmiş olması bile ülkenin geldiği durumun ne kadar içler acısı bir durum olduğunu bizlere gösteriyor. 

TÜRKİYE’DE YOLSUZLUKLAR KOLLEKTİF HALE GELDİ

Bir diğer husus özellikle yolsuzluklarla alakalı değerli basın mensupları, geçmiş dönemde münferit hadiselerle yola çıkarak belediyeler değişiyordu. 94’de İSKİ yolsuzluğu Ergün Gökdel’in bir gönül ilişkisinden kaynaklı olarak kamuoyuna paylaşıldı ve orada İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybetmişti. Bugün yolsuzluklar kollektif hale gelmiş durumda. Bireysel yolsuzlukları artık ifade etmiyoruz. Devletin hangi kurumuna giderseniz gidin bir rüşvet çarkının olduğunu hep birlikte biliyoruz. Sayın Erdoğan’ın yönettiği ülkede rüşvet artık kollektif hale gelmiş. Yolsuzluk artık kollektif hale gelmiş. Yasaklar artık vatandaşın çilesi haline gelmiş bunları görmemiz lazım. Asıl gündemimiz bunlar. 

AYNI NOKTADA ŞEHİT VERİLMESİNDE İHMALİ OLANLAR CEZALANDIRILMALI

Ve yine son günlerde özellikle çok üzülerek ifade ediyorum ki Çorum’da onlarca şehit veriyoruz. Geçtiğimiz günlerde de burada şehit ve Gazi Alileri Derneğini ziyaret etmiştim. Orada da ifade ettim. Aynı noktada 21 gün arayla 22 ayrı şehit veriyorsak burada bir ihmalin olup olmadığını sorgulamak burada ki toprağa verdiğimiz vatan evlatlarının akıbetini sorgulamak her muhalefet partisinin her vatandaşın sorumluluğu arkadaşlar. 1.’sinde bir hata olabilir. Bir ihmal olabilir. Ama aynı yerde aynı ihmali siz gidermediğiniz ve arkasından 9 tane daha vatan evladını toprağa verdiysek bunun hiç mi sorumlusu yok. Bir tane onurlu vatandaş çıkıp da bu işin sorumlusu biziz 85 milyondan özür diliyoruz diyemez mi? Ve şehit cenazeleri üzerinden toplumu ayrıştırmak muhalefeti bir nevi sanki bu işin sorumlusu gibi takdim etmiş olmak acizlik değil mi? Siz ülkenin her karış toprağında sorumluluk sahibi olan iktidar üzerinize hiçbir sorumluluk almayacaksınız ama muhalefeti şehit cenazeleri üzerinden tahkim etmeye tahkir etmeye çalışacaksınız. Bundan daha büyük bir çirkinlik olamaz. O yüzden sorumluluk sahiplerini bu 22 vatan evladının toprağa verilişinde şehit oluşunda ihmali olanların tamamının hesap vermesi gerekiyor. Bu kadar ucuz olmaması lazım arkadaşlar. Topraklarımızın dışında ülkemizin güvenliğini temin eden bu kerpiçli evlerde oturan ailelerin çocukları, sıvasız evlerde oturan ailelerin çocuklarının kanı bu kadar ucuz olmamalı. Bu kadar ihmal varken buna ses çıkartmamak Çorumluya yakışmıyor. Yozgatlıya yakışmıyor. Çankırılıya yakışmıyor. Bugün bu iktidarın en büyük desteğini hala milliyetçilik üzerinden vatanseverlik üzerinden almış olmasını ben açıkçası kabullenemiyorum. Bu işin edebiyatını yapıyorlar. Gariban ailelerin çocukları üzerinden bu işin edebiyatını yapıp oy devşirmek iktidara yakışmıyor ve bunun hesabını ödemek onlara düşüyor. 

VATANDAŞ, İKTİDARA BİR SARI KART GÖSTERMEK DURUMUNDA

O nedenle yaklaşan yerel seçimler öncesinde vatandaşlarımızın çok daha fazla uyanık olması gerektiğini ifade ediyorum. Geçtiğimiz 5 yılın bir muhasebesini yapıp, ona göre Çorumlu vatandaşlarımızın sandığa gitmelerini geçtiğimiz 5 yıl içeresinde yerel yönetimlerde kendini yönetenlerden memnun ise söyleyecek bir sözümüz yok ama ben her geldiğimde Çorum’da son 5 yılda taş üstüne taş konulmadığını ifade eden bir toplulukla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla bu seçimlerde mutlaka ve mutlaka iktidara bir ihtarda bulunulması gerekiyor. İktidara yerel seçimlerde bir sarı kart göstermek gibi bir yükümlülük içeresinde vatandaşımız. Aksi takdirde yaptığı her şeyi makul gören bir anlayışla karşı karşıyayız. O nedenle biz de deva partisi olarak Çorum merkez dahil olmak üzere ilçelerimizde maksimum düzeyde adayla bu seçimlere girmeyi hedefliyoruz ve Çorum merkezde de en kısa süre içeresinde belediye başkan adayımızı açıklayacağız. DEVA Partisi bağımsız bir vaziyette kendi ismi ve logosuyla seçimlere girecek. Yine büyük ilçelerde kendi adaylarımızı çıkarmayı hedefliyoruz. Bu noktada da inşallah Çorum’a tekrar geleceğiz. Bu çalışmayı teşkilatımız ile birlikte gerçekleştireceğiz. Bunu yaparken de DEVA Belediyeciliği Etik Kurallar Bildirgesi diye bildirge hazırladık ve bu bildirgeye uygun hareket edecek arkadaşlarımızın adaylıklarını isteyeceğiz. 

DEVA PARTİSİNİN EMEKLİLERE VERİLEN ZAMLAR KONUSUNDA GÖRÜŞÜ NET

Bir diğer hususta emeklilerimizin durumu bir teğet geçtim ama emeklilerimizin durumu gerçek anlamda bir perişanlık arz ediyor. DEVA Partisi konuda son derece net. DEVA Partisi’nin temel felsefesi şu diyoruz ki biz asgari ücretteki artışta da kamu da çalışan işçi ve memurun artışında da emeklimize uygulanacak olan memur emeklisine de işçi ve bağkur emeklisine de uygulanacak olan artışın gerçek enflasyon+ refah payı üzerine koyulmak şartıyla gerçekleşmesini istiyoruz. Gerçek enflasyon nedir diye soracak olursanız. TÜİK’in makyajlı verilerine göre %65 şuan ki enflasyon ama ENAK %127 İstanbul Ticaret Odası farklı bir değerlendirme yapıyor. Sadece TÜİK’in makyajlı rakamlarına bile itibar etmiş olsak şuan da hem memur emeklisine hem de ssk ve bağkurlu emeklilerimize DEVA partimizin hesaplama yöntemine göre bu iktidarın en az uygulaması gereken artış %65+%6’lık refah payı olmalı. Siz Türkiye %6 oranında büyüyor diyorsunuz, bu büyümeyi de emeklilerimizin hissetmesi lazım. Çorumlu sanayicimizinde hissetmesi lazım. Çorum’daki küçük esnafımızın da çiftçimizin de hissetmesi lazım. Bu %6’lık büyüme sadece bankada faizde parası olanlar adına bir büyümeyse bu adaletli bir büyüme değil. Hakkaniyetli bir büyüme değil. Dolayısıyla memurumuzu TÜİK’in makyajlı rakamlarının altında dahi ezdirmek hiçbir şekilde adaletli bir yaklaşım olamaz."

Editör: Ahmet Temelci